“Gönülsüz it, sürüye canavar alıştırır”

Söyleyin bakalım,

Gönülsüz başladığınız bir işe sonradan gönülden bağlı olduğunuz oldu mu?

Dinlediğim bir kitapta tam da şöyle diyordu.

“Her şeyin başı yatkınlık. Çabalayacaksın ki yatkınlık kazanacaksın. El yatkınlığı, göz yatkınlığı, ille de gönül yatkınlığı… Eli var gözü de var, ama gönülsüz. Gönülsüz it, sürüye canavar alıştırır.”

Bazen, gönül yatkınlığı da çabayla oluşuyor.

Kişi, henüz yeteri kadar bilmediği bir konuya, vizyonuyla da bir bağlantı kuramıyorsa, bir merak geliştiremiyor, gönül yatkınlığı oluşturamıyor.

Zorunlulukla, sorumlulukla veya bir nedenle gönül yatkınlığı oluşturamadığımız işlere karşı bir bakış açısı için birkaç soru bırakıyorum. Ve çok merak ediyorum. Gönül yatkınlığı oluşturulur ve geliştirilir mi sizce?

* Şu an gönülsüzce yaptığım bu iş bana neler kazandırıyor olabilir? Başka, daha başka? Hangi becerilerimi geliştirmeme yardımcı oluyor?

* Bir gün bu işi çok ustaca yaptığımda neler olur?

* Bu işi daha keyifle yapmamı sağlayacak neler var?

* Bu iş benim büyük resmimle, geleceğimle, değerlerimle ne kadar uyumlu?

Gönül yatkınlığı meselesi, önemli mesele. Takımların performansıyla, aidiyetle, vizyonla ve değerlerle, öğrenmeyle çok ilişkili ne dersiniz?

‘Gönülsüz it, sürüye canavar alıştırır’ sözünü de ayrıca düşünmek lazım.

Güzel bir hafta dilerim.

Kitap: Devlet Ana / Kemal Tahir

Tags: