31 Oca Daha iyi bir eğitmen olmak için…
Daha iyi bir eğitmen olmak için…
Covid19 ile tüm hayat dinamikleri değişirken, eğitim verme şeklimiz de değişti. Sınıflardan ekranlara geçiş yaptık. Bilgisayarımızın küçücük yeşil yanan kamerasına bakarak katılımcılarımıza ulaştık. Birçok eğitmen “hiç bana göre değil” ya da “eğitimime göre değil” dedi. Hiç alışamadı. Çok zorlandı. Ne oldu. Artık başka çare kalmadı. Hayat devam ediyor. Eğitim dünyası da öyle. Özellikle kurumların teknik ve zorunlu eğitimleri duramaz ki.
Tüm eğitmenler kolları sıvadık. Tasarımları değiştirdik. Eğitimleri verdik ve vermeye devam ediyoruz. Her şey daha iyi bir eğitmen olmak için…
Peki çevrim içi eğitim verirken de unutmamamız ve sürekli hatırlamamamız gereken neler var?
Öncelikle, eğitimlerimiz zorunlu da olsa, teknik konular da içerse, benim eğitmen olarak sürekli kendime soracağım şu iki soru çok önemli!
-
- Eğitimimle ilgili vermek istediğim temel mesaj nedir?
- Anlattığım konular nasıl daha ilgi çekici hale getirilir?
Ve bir eğitmenin kendisine sürekli tekrarlayacağı mantrası “katılımcı odaklı” “performansa dayalı”
Performansa dayalı ne demek?
Eğitiminiz, ne işe yarayacak? İşte bunu cevabını katılımcılara söylemek demek, performansa dayalı. Yani katılımcının performansına nasıl bir katkısı olacak. Bunun altını o kadar çok çizmeye ve eğitimin faydasını öyle iştah açıcı sunmaya ihtiyaç var ki, katılımcılar zihinlerini, kalplerini açarak gelsinler o eğitime.
2.sorunun cevabı sürekli kendini geliştirmekten geçiyor, yaratıcılıktan geçiyor, yeni araçları deneyimleme cesaretinden geçiyor. “Bizim ekip oyun oynamaz”, “koca koca adamlara şimdi bu soru sorulmaz” “o kadar zaman yok, okurlar sonra” gibi düşünceler sadece eğitmeni kısıtlar. Ufku geniş, vizyonu geniş olmak, katılımcıyı da işin içine çeken birçok uygulamayı deneme cesareti göstermek, eğitmen için çok kritik. Deneyimin üzerine neyi geliştirmeye ihtiyaç var diye sormak da çok önemli.
Bu arada yeni interaktif araçlar deneyeyim, kendi sınırlarımı aşayım diye eğitimin temel mesajıyla hiç de uyumlu olmayan oyunlar, vakit çalan beyin fırtınaları, grup çalışmaları tam bir talihsizlik olur.
Başta şunu unutmamak gerekir. Eğitim vereceğiniz ekibin enerjisini yakalama, sizle ve eğitimle bağını kurabilmeniz gerekir. İşte tam bu noktada özgürsünüz. Eğitim sürenizin %10 ile %15’i arasındaki bir zaman dilimini ısınma aktivitelerine, katılımcıların birbirini tanımasına, gülmesine, eğlenmesine fırsat verecek aktivitelere ayırmanız sonraki zamanı daha çok eğitiminiz üzerine geçirmeniz için tüm dikkati canlı tutacaktır. Bu bölümde yine dikkat edeceğiniz nokta, kişilerin teker teker kendilerini anlatmaları yerine bunu bir oyunlaştırma ile yapmanızdır.
Bu program tam sizlik!
Eğitimleri Canlandırmanın Yolları ve Eğitimde Oyun programları için tıklayınız.
Ayrıca, Eğitimleri Canlandırmak için Andragojiden nasıl yararlanılır videosu için tıklayabilirsiniz.